Amerika Birleşik Devletleri diğer büyük güçler gibi kendi çıkarları doğrultusunda dönem dönem ekonomik, kültürel ve siyasi yayılma siyaseti uyguladığı gibi fiilen askeri birliklerle de müdahalelere yönelebilmektedir. ABDnin bu harekât tarzına ait örnekler yakın tarihte Güneydoğu Asyada, Afrikada, bugün ise Afganistan ve Irakta görülebilir.
Karadeniz (1) havzası, dünyanın diğer çatışma bölgelerine yakın olmasına rağmen nispi bir istikrara sahiptir. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı güçler çeşitli siyasi gelişmeleri gerekçe göstererek Karadeniz havzasında doğrudan veya dolaylı yoldan müdahil olma girişimlerini sürdürmektedir.
Bu çalışmada, ABD ve diğer batılı güçlerin müdahale sahasına dönüşen Afrika, Afganistan ve Irak gibi kriz bölgelerinden örnek verilerek, ABDnin Karadeniz bölgesine yönelik politikaları incelenecektir. ABDnin insan hakları, demokrasi ve benzeri gerekçeler üzerinden Karadeniz bölgesine nüfuz etme ve bölgede sürekli varlık tesis etmeye yönelik izlediği siyaset analiz edilecektir.
Karadeniz havzası bulunduğu coğrafi konum itibariyle çok önemli stratejik, jeopolitik ve jeostratejik öneme sahiptir. Öncelikle bu coğrafya Rusya, Kafkasya ve Orta Asyaya yakınlığı nedeniyle enerji, nakil ve ulaşım yolları üzerinde bulunmaktadır. Rusya Federasyonunun en önemli ticari ve askeri limanları Karadeniz kıyısında bulunmaktadır. Deniz taşımacılığı bakımından Rusyanın bu limanları ülke ekonomisi bakımından hayati konumdadır. Rusya Batının özellikle Avrupanın enerji ihtiyacını karşılarken Karadeniz limanlarını kullanmaktadır. Ayrıca Orta Asyanın Batı pazarlarına ulaşmak için kullanabileceği en önemli alternatiflerden biri Karadenizdir.
Kafkasya ülkelerinin, özellikle Azerbaycanın Batı pazarlarına ulaşmakta en rasyonel alternatifi Karadenizdir. Karadenizde bulunan mevcut enerji, nakil hatları ve gelecek dönemde yenilerinin yapılması düşüncesi bir gerçeği ortaya koymaktadır. Bu gerçek, Avrupanın enerji ihtiyacını tedarik ve temin için Karadenizin vazgeçilmez olduğudur. Soğuk Savaş döneminde Karadeniz havzası Türkiye hariç doğu bloğu ülkelerinin egemenliği altında bulunduğundan genellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hâkimiyeti altındaydı. Rusyanın yanı sıra o dönem Sovyetler Birliğinin bir parçası konumunda bulunan Gürcistan ve Varşova Paktı (2) üyeleri olan Romanya ve Bulgaristan Karadeniz ülkesiydi.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliğinin nüfuz sahasında yer alan Karadenizde, Sovyetler Birliğinin ve ardından Varşova Paktının dağılmasından sonra dengeler Batı lehine değişmiş oldu. Gürcistan bağımsızlığını kazandıktan sonra liderlerinin tercihi neticesinde hızlı bir şekilde Rusyadan uzaklaştı ve Batı eksenine yaklaştı. Etnik sorunların ortaya çıkmasıyla kısa süre içinde ülkenin bazı bölgelerinde (3) Tiflisin hâkimiyeti zedelendi. Daha sonra Rusyanın Güney Osetya meselesini gerekçe göstererek Gürcistana savaş açması bağımsızlığına yeni kavuşan bu küçük ülkeyi önemli sorunlarla baş başa bıraktı. Gürcistanın Rusya ile sorunları halen devam etmektedir.
Romanya ve Bulgaristan da Sovyetlerin dağılmasından sonra kısa zaman içinde Batı eksenine müdahil oldu. İki ülke de çok kısa sürede NATOya (2004), gerekli reformları gerçekleştirerek Avrupa Birliğine (2007) katıldı. Romanya ve Bulgaristanın NATOya üye olması ise özellikle ABDnin Karadeniz üzerinde nüfuz tesis etme hedefiyle açıklanabilir. Bu iki ülkenin hem ABye hem de NATOya katılması, Gürcistan ve Azerbaycanın da başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerle yakın ilişkiler geliştirmesi Karadenizdeki dengelerin değişmesine neden olmuştur.
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Karadeniz havzasında daha önceleri Sovyetler Birliği sınırları içerisinde bulunan yeni devletlerin ortaya çıkması ve bağımsızlıklarını kazanması Batının ilgisini çekmiştir. Özellikle Ukrayna, Beyaz Rusya ve Moldova bu hususta öne çıkmış görünmektedir. ABD ve Avrupa devletleri bütün olanaklarını kullanarak bu ülkeler üzerinde nüfuz tesis etmeye yönelik girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimler zaman zaman söz konusu ülkelerin iç işlerine müdahil olmak şeklinde de tezahür etmiştir. Bu nüfuz yöntemi özellikle genel seçimler sırasında, parlamento veya başkanlık seçimleri dönemlerinde büyük fonlarla ve kitle iletişim araçlarının imkânlarıyla gerçekleştirilmiştir. Nitekim George Sorosun (4) Ukrayna ve Beyaz Rusyadaki seçim dönemleri esnasında ve sonrasında meydana gelen toplumsal hareketliliklerde yönlendirici rol oynadığı bilinmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD, Karadeniz havzasında nüfuz tesis etmeye yönelik somut girişimlerde bulunmuştur. Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova arasında oluşturulan GUAM Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Teşkilatı, Washingtonın teşvikiyle ortaya çıkmıştır. 1997 yılında kurulan teşkilat ile hedeflenen NATOnun Karadeniz havzasında etkinliğini artırması ve Rusyanın nüfuzunun sınırlandırılmasıdır. Teşkilatın adı 1999da Özbekistan katılımıyla GUUAM olarak değiştiyse de, 2005te Taşkentin bu oluşumdan ayrılması ile tekrar GUAM olmuştur. GUAMın Şangay İşbirliği Teşkilatına alternatif olarak kurulduğu da ileri sürülmektedir. Bu teşkilatın, bünyesindeki ülkeleri Avrupa-Atlantik kurumlarına yaklaştırdığı gözlemlenmektedir.
ABD, Karadenizde etki alanı tesis etme hedefiyle, 2001den beri Akdenizde faal olan NATOnun Aktif Çaba Harekâtını terörle mücadele gerekçesi ile Karadenize genişletmeye çalışmıştır. Türkiye ve Rusya bu girişime birlikte muhalefet etmiş, Türk yetkililer böyle bir adımın Karadenizde gereksiz yere gerilim doğurabileceğine işaret etmiştir. Türkiye, Karadenizde terörle mücadeleyi mevcut oluşumların yürütebileceğini beyan etmiştir. Bu oluşumlar 2001de teşkil edilen Karadeniz İşbirliği Görev Grubu ve 2004te faaliyete geçen Karadeniz Uyumu Harekâtıdır. Diğer taraftan, 2005 yılında ABD, Karadeniz Ekonomik İşbirliğine gözlemci statüsüyle katılmak istemiş, Rusya veto etmiştir. Yine aynı süreçte ABDnin Trabzonda bir askeri üs talebinde bulunduğu, Türkiyenin ise bu talebe sıcak bakmadığı basına yansımıştır.
ABDnin Karadeniz havzasında etki kurma çabası Bulgaristan ve Romanyanın 2004de NATOya üye olması ile hız kazanmıştır. ABD Bulgaristanla 2006 yılında bir savunma işbirliği antlaşması imzalamıştır. Romanya ile de balistik füzelere karşı konuşlandırılacak bir savunma kalkanı konusunda işbirliği kararlaştırılmıştır. Bu işbirliği doğrultusunda Romanyaya 2015 yılında kıyı konuşlu radar sistemi ve kara konuşlu füze bataryaları yerleştirilecektir. ABD hâlihazırda iki ülkede de askeri üs bulundurmaktadır. Bulgaristan ve Romanyanın ABD ile gelişen ilişkileri, İsrailin de bu ülkelerle münasebetlerini güçlendirmesi için gerekli zemini hazırlamıştır. İsrailli pilotlar Romanya semalarında eğitim uçuşları yapmaya başlamıştır. İki ülkenin hava kuvvetleri ortak tatbikatlar gerçekleştirmektedir. İsrail, Bulgaristan ile de 2011 yılında bir askeri işbirliği anlaşması imzalamıştır.
Son dönemde Avrupa Birliği de Karadeniz bölgesindeki siyasi nüfuzunu artırmaya yönelik somut girişimlerde bulunmuştur. AB, 2007de bölge ülkeleriyle çevre, ulaşım ve enerji alanlarında sektörel işbirliği ve ortak projeler hedefiyle Karadeniz Sinerjisi girişimini başlatmıştır. AB, Komşuluk Politikasının bir parçası olarak geliştirdiği Karadeniz Sinerjisi ile birlikte AB-Rusya ilişkilerinde ve AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir strateji geliştirmiş, Karadenizdeki varlığını artırmayı amaçlamıştır. AB; Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile imzaladığı Doğu Ortaklığı stratejisi ile de aynı doğrultuda hareket etmektedir. AB ile gümrüksüz ticaret ve vizesiz seyahatin öngörüldüğü bu strateji ile Birlik, Karadeniz havzası üzerindeki ekonomik ve siyasi nüfuzunu artırmaya çalışmaktadır.
Karadeniz Havzası, enerji kaynaklarına yakınlığının yanı sıra bölgesel kriz merkezlerine de yakın mesafede bulunması bakımından önem arz etmektedir. Etnik gerilimin dinmediği Kafkasya, Karadenizin güneydoğu bölgeleriyle iç içedir. Gürcistanda filli bir parçalanmışlık söz konusudur. Kuzey Kafkasyada Çeçenistan ve Dağıstan sorunlarının ciddiyeti devam etmektedir. Azerbaycan topraklarının başta Karabağ olmak üzere %20si (5) Ermenistan işgali altındadır. Bütün bu kriz bölgeleri, Güney ve Kuzey Kafkasya coğrafyasını bir çatışma alanına çevirmiş durumdadır.
Karadeniz güneybatıdan Balkanlarla iç içedir. Eski Yugoslavyanın parçalanmasıyla birlikte Balkanlarda ortaya çıkan uyuşmazlıklar; etnik çatışmalar, iç savaşlar, etnik temizlik ve soykırımı beraberinde getirmiştir. Balkanlarda nispi bir barış ortamı sağlanmış ise de bölgedeki hiçbir etnik ve dinsel sorun tamamen çözülmemiştir. Ortaya çıkan yeni devletlerin iç siyasi karışıklıkları, birbirleriyle olan sınır anlaşmazlıkları ve diğer sorunları varlığını devam ettirmektedir.
Karadeniz, Kafkasya ve Balkanların yanı sıra dünyanın diğer çatışma bölgelerine de yakın mesafede bulunmaktadır. İsrailin Filistin meselesindeki uzlaşmaz tutumu ve bölgesel hegemonya hedefi doğrultusundaki Makyavelist politikaları sebebiyle Orta Doğunun kalıcı barış ve huzura ermesinin uzak olduğu söylenebilir. Öte yandan Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasındaki hâkim konumdaki otoriter iktidarları sarsan, Arap Baharı(6) diye adlandırılan toplumsal hareketlilik ve değişim rüzgârı bölgenin istikrarını ve güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Diğer taraftan Irak ve Afganistan işgalleri de Karadeniz havzasını yakından ilgilendirmektedir. Zira Irak ve Afganistan Karadenize çok yakın mesafededir.
Karadenizde meydana gelen gelişmeler; Rusya, Bulgaristan, Ukrayna, Romanya, Beyaz Rusya, Moldova, Ermenistan ve Gürcistanı etkilediği kadar Türkiyeyi de yakından ilgilendirmektedir. Türkiye, Karadenize 1685 kmlik kıyı şeridiyle bu havzanın en önemli aktörlerinden biri konumundadır. Karadenizin açık denizlere tek ulaşım yolu olan boğazların da sınırları içinde bulunması Türkiyenin konumunu daha da güçlendirmektedir. Uzun kıyı şeridi boyunca irili ufaklı yüzlerce yerleşim merkezi ve Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon gibi önemli limanların bulunması bu havzayı Türkiye için ekonomik bakımdan oldukça önemli kılmaktadır. Bu nedenle Karadeniz ve havzasında meydana gelebilecek herhangi bir istikrarsızlık ve sıcak çatışma, doğrudan doğruya Türkiyenin milli güvenliğini tehdit edebilir.
Türkiyenin enerji ihtiyacının büyük kısmı Rusya ve Azerbaycandan doğrudan, Hazarın doğu kıyısından dolaylı yoldan enerji nakil hatları vasıtasıyla Karadeniz havzası üzerinden karşılanmaktadır. Karadeniz coğrafyası üzerinden Türkiyeye nakledilen enerji kaynakları Akdeniz limanlarından, boğazlardan ve batı sınırından dünya ve Avrupa piyasalarına taşınmakta, bu vesileyle ülkeye önemli bir döviz girdisi sağlanmaktadır. Diğer taraftan Karadenizde deniz taşımacılığının yaygınlaşması Türkiye limanları üzerinden gerçekleşen ticaret açısından oldukça faydalıdır. Mesela, Trabzon limanı komşu İran devleti için çok önemlidir. İranın bütün dünyadan ithal ettiği mal ve ihtiyaçlarının önemli bir kısmı Trabzon limanı üzerinden bu ülkeye sevk edilmektedir. Bu liman İran dış ticareti bakımından en önemli alternatiflerden birisidir. Dolayısıyla Karadeniz; Türkiye için olduğu kadar komşularla yürütülen ticari ve ekonomik ilişkiler açısında da önem teşkil etmektedir.
Özetle, ABD Soğuk Savaş sonrası dönemde Karadenizde bir etki alanı meydana getirmeye çalışmıştır. Bu çabanın 2000li yıllarda arttığı, somut girişimlere dönüştüğü gözlemlenmektedir. ABDnin girişimlerine karşın, bölgede Türkiye ve Rusyanın mevcut dengelerin muhafaza edilmesi doğrultusunda tutum sergilediği fark edilmiştir. Karadenizdeki mevcut dengenin ABD lehine değişmesi, özellikle Karadenizde olduğu gibi Kafkasya ve Orta Doğudaki hassas süreçleri de olumsuz etkileyebilir.
Son notlar:
(1.) Karadeniz: 461.000 km2lik alanı kapsayan 8350 kmlik kıyı şeridine sahip olan Karadenizin doğudan batıya en geniş noktalarının arası 1175 km, en derin noktası 2210 mdir.
(2.) Varşova Paktı: Soğuk Savaş döneminde ABD önderliğindeki Batı bloğunun oluşturduğu Kuzey Atlantik Antlaşmasına (NATO) karşı Sovyetler Birliği ve güdümündeki ülkeler tarafından iş birliği ve karşılıklı yardımlaşma amacıyla kurulan askeri ve siyasi bir birliktir. 14 Mayıs 1955 yılında Polonyanın başkenti Varşovada kurulan Birliğe, Sovyetler Birliğinin yanı sıra Arnavutluk, Demokratik Alman Cumhuriyeti, Polonya, Çekoslovakya ve Romanya üye olmuştur. Varşova Paktı 1990da Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla feshedilmiştir.
(3.) Gürcistan: 69.700 km2 yüzölçüme sahip ülkede nüfus 5 milyon (tahmini 2010) civarındadır. Acaristan, Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri merkezi hükümetin denetimi dışında bulunmaktadır. Gürcistan, NATO ve AB üyesi olmak için uğraş vermektedir.
(4.) George Soros: 1930 doğumlu Soros, Macar Yahudi bir ailenin mensubu olup, halen ABD vatandaşıdır. Soros, finans spekülatörü olarak özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerdeki açık ve kapalı faaliyet ve toplumsal hareketleri yönlendirmesiyle üne kavuşmuştur.
(5. Azerbaycan: Azerbaycan Cumhuriyetinin Dağlık Karabağın yanı sıra halen 7 ilçesi Ermenistan işgali altında bulunmaktadır. Bu ilçeler: Ağdam, Fuzuli, Cebrail, Zengilan, Laçin, Kelbecer ve Gubatlıdır.
(6.) Arap Baharı: Bkz:http://www.bilgesam.net/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1067:arap-baharna-farkl-bak&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150