Lübnanda mezhepsel gruplara ve zuama denen feodal ailelere dayalı konfesyonel (confessional) sistemin en önemli aktörlerinden biri Dürzîler ve Dürzî feodal ailelerdir. Son yıllarda Lübnan siyasetinde ön plana çıkan Dürzî siyasetçi, Canbulat Ailesinin lideri Velid Canbulattır. Lübnan eski başbakanı Refik Hariri suikastı sonrası oluşan siyasi atmosferde Suriye karşıtı (Batı yanlısı) 14 Martçı koalisyonun sözcüsü gibi hareket eden ve her seferinde Suriyeyi Lübnan siyasetine müdahale etmekle suçlayan Velid Canbulat, Haziran 2009daki son parlamento seçimleri sonrası daha farklı bir siyasi duruş sergilemeye başladı. Canbulat, 2 Ağustosta gerçekleşen İlerici Sosyalist Partisinin kongresinde, 14 Martçılarla ittifakın bazı zorunluluklar sonucu gerçekleştiğini ve siyasi konjoktürdeki değişime uygun yeni stratejiler ve Suriye ile iyi ilişkiler geliştirilmesi gerektiğini ifade etmişti.
Velid Canbulatın 14 Marçı koalisyonla arasına mesafe koyma çabası, doğrudan 8 Mart Koalisyonuyla ittifak yapacağı anlamına gelmese de Canbulatın siyasi duruşundaki değişim, aşırı çıkarcı ve gayri etik bulundu, Canbulatın bölgesel gelişmeler karşısında kafasının karışık olduğu iddia edildi. Hatta birçok kişinin aklına Dürzî toplumunu tarih boyunca suçlamak ve güvenilir olmadıklarını iddia etmek için kullanılan takiyye kavramını getirdi. Oysaki Canbulatın siyasi algılayışını ve tavrını, onun kişiliği veya takiyye gibi kavramlar yanında Dürzîlerin tarihsel deneyimlerinde ve Lübnana özgü siyasal sistemde aramak gerekmektedir.
Canbulatlar kimdir?
19.yy. ın ortalarından beri Lübnan siyasi yaşamında en etkin aktörlerden biri olan Canbulat Ailesi, aynı zamanda rakipleri Yazbaki Klanı (özellikle Aslan Ailesi) ile Dürzî toplumunun liderliği için mücadele etmiştir. Aslen Halepli olan Canbulatlar, Dürzî lider Fahreddinin davetiyle Lübnana göç etmiş ve Mukhtara bölgesine yerleşmiştir.(1) Osmanlı Devleti idaresindeki Lübnanda önceleri Dürzî Aileler güçlü ve egemendi. Osmanlı Devleti tarafından Müslümanlığın içinde sayılan Dürzîler, Lübnan Dağlarında devletin dolaylı egemenliğini sağlayacak yegâne güçtü. Diğer yandan Dürzî toplumu arasında bir birlik yoktu ve önde gelen 6 feodal aile (Canbulat, Şihab, Aslan, Talhuk, Abullam ve Abdulmalik) arasında iç çekişmeler vardı. Önceleri Şihablar, en güçlü Dürzî aileydi ve Lübnanın iç yönetiminden sorumlu olan Emirlik müessesesine bu aileden kişiler atanıyordu. 18.yy. dan itibaren Şihab ve Abullam ailelerinin iç bünyesindeki kopmalar, bazı üyelerinin Hıristiyanlığa geçmesi ve Avrupalı güçlerin bölgeye müdahalelerinin artması Dürzi toplumunun Lübnandaki geleneksel egemenliğini azaltmakla birlikte Canbulat Ailesinin 19.yy.ın ortasında iki önemli Dürzi aileden biri haline gelmesini sağladı.(2)
Osmanlı döneminden günümüze Lübnan ve Dürzî toplumu içerisindeki siyasi çekişmeler, Canbulatların bazı üyelerinin trajik ölümlerine yol açmıştır. Bunlardan ilki, Şeyh Beşir Canbulattır. 1788de Şihab Ailesinden Lübnan Emirliğine atanan Beşir Şihaba (Hıristiyan Marunî) karşı bir egemenlik mücadelesine giren Beşir Canbulat, 1825te Emirin kuvvetlerine yenildikten sonra yakalanıp idam edildi.(3) Beşir Canbulatın oğlu Said Beg Canbulat, Canbulatların liderliğini tekrar kurmaya çabalasa da, 1860 Dürzî-Marunî çatışmasından sorumlu olduğundan dolayı Osmanlı Devleti tarafından tutuklandı ve 1861de cezaevinde tüberkülozdan öldü.(4)
Said Beg Canbulattan sonra liderliği eşi ve oğlu Nasib sürdürdü. Nasib Osmanlı yönetiminden Paşa unvanı elde edip Şuf Bölgesinin yöneticisi oldu. Fakat Birinci Dünya Savaşının başlamasından sonra İngiliz yanlısı tavırlarından dolayı Nasibin yerine Fuad Beg (Nasibin 34 yaşında ölen kardeşi Necibin oğlu) getirildi. Savaşın ardından Fuad Beg, Fransızların desteğiyle aynı konumunu korumayı başardı. Fransız Mandası döneminde Fuad Beg (Velid Canbulatın dedesi) Fransızlarla işbirliği yaparak bağımsız bir Lübnan kurulmasına destek verdi, ailenin diğer üyesi Nasib Canbulat ve rakip aile Aslanlar ise Arap milliyetçisi ve Fransız karşıtı bir siyasi tavır ortaya koydu. Dürzî toplumundaki bu bölünme, bir siyasi suikastla sonuçlandı. Fuad Canbulat, Aslan Ailesinden Şekip Vahab tarafından öldürüldü.(5)
Yıllar sonra benzer bir suikasta kurban giden Kemal Canbulat, babası Fuad öldürüldüğünde 4 yaşındaydı. Fuadın ölümünden sonra aile liderliğini eşi Nizara sürdürdü. Nizara, Fransız manda yönetimi, Maruniler ve Dürziler arasında bir denge kurmaya çabaladı. Öyle ki Nizara, 1925de Dürzî lider Sultan el-Atraş Suriyenin Dürzî Dağı bölgesinde Fransaya karşı bir isyana başlattığında Şuf Dağındaki Dürzîlerin bu çatışmaya müdahil olmaması konusunda büyük gayret sarfetti.(6) 1943te Lübnanın tam bağımsızlığını sağlamasından sonra ise Kemal Canbulatın önemli bir politik figür olarak ülke siyasetinde yer almaya başladığı görülmektir.
Kemal Canbulat ve İlerici Sosyalist Partisi
Modern Lübnanın oluşmaya başladığı 1920li yıllardan itibaren özellikle Fransız Mandası döneminde- Osmanlı hâkimiyeti zamanındaki siyasi etkinlikleri oldukça zayıflayan Dürzîler, yeni politik konjonktürde farklı politik eğilimler içerisine girdiler. Bu dönemde iki Dürzî ailenin ön plana çıkarak iki farklı siyaset anlayışı benimsedikleri görülmektedir. Mecid Aslan liderliğindeki Aslan Ailesi, daha çok geleneksel araçlarla siyaset yaparken Canbulat Ailesi Batılı araçlarla geleneksel liderliği birleştirmeye çalıştı. 40lı yılların sonunda tüm Arap dünyasında siyasi parti yapılarının yaygınlaşması ve siyaset yapmanın en önemli aracı haline gelmesi, Dürzî toplumunun bu konudaki ihtiyaçlarını açığa çıkardı. Kemal Canbulat, 1949da İlerici Sosyalist Partisi (Al-Hizb Al-Taqadummi Al-Ishtiraki)ni kurarak bu ihtiyacı karşıladı.
İleri Sosyalist Partisi, modern Batılı kavramları kullanarak siyaset yapan kurumsal ve ideolojik yapısıyla 1860 Olaylarından beri politik rol ve güç kaybına uğrayan Dürzîlerin Lübnan siyasetindeki kaderini tersine çevirmeyi başardı.(7) Kemal Canbulatın partisinin ideolojik yapısı, sosyalizm, demokrasi, laiklik ve Arap milliyetçiliği gibi fikirlerden beslendi. 70li yıllarda, ülkedeki din temelli siyaseti ortadan kaldırmak ve idari reformları destekleyen siyasi duruşuyla Kemal Canbulat, sadece bir feodal bey olmadığını gösterdi ve Dürzî toplumunun dışında da destek bulabilen bir siyasi ve sosyal reformcu kimliğiyle ön plana çıktı.(8) Böylece, Lübnandaki Dürzî toplumu, -Suriye ve İsraildeki Dürzîlerden farklı olarak- geleneksel liderliği ve kurumlarını koruyarak sosyalizm, demokrasi, laiklik ve Arap milliyetçiliği gibi modern fikirleri benimseyebildi. Kemal Canbulat, cemaatsel bölünmeler üzerine kurulu anayasanın laiklik perspektifiyle değiştirilmesi, yabancı kuruluşların Lübnanlaştırılması, dinsel cemaat düzeninin feshedilmesi gibi reform önerileriyle ülkedeki konfesyonel (confessional) sisteme ve bu sistemde ayrıcalıklı bir siyasi ve ekonomik konuma sahip olan Marunî Hıristiyanlara karşı en fazla mücadele veren liderdir.(9) Kemal Canbulat, ülkedeki Müslüman kesimin ve Filistinli mültecilerin siyasi ve sosyo-ekonomik taleplerinin karşılanması için 1969da kurulan Lübnan Ulusal Hareketinin lideri olduktan sonra Canbulatların Lübnan siyasetindeki belirleyiciliği ve etkinliği en üst seviyesine ulaştı. Lübnan İç Savaşının 19761982 dönemi ve Şuf Dağı Savaşı (19821983) ise İlerici Sosyalist Partisini ve Canbulatları daha da güçlendirdi.(10)
16 Mart 1977de Lübnan İç Savaşı sürerken Kemal Canbulatın öldürülmesinden sonra ailenin ve partinin liderliğine Velid Canbulat geçti. 1949da doğan Velid Canbulat, eğitimini Beyrut Amerikan Üniversitesinde ve Fransada tamamladı. Gençliğinde siyasette pek aktif olmayan Velid Canbulat, hızlı özel yaşamıyla ün yapmıştı, hatta Dürzî geleneklerini bir yana bırakarak Dürzî olmayan Kafkasya asıllı Ürdünlü Gervettele(11) evlenmişti.(12) Başarı, deneyim ve karizma konusunda babasına göre dezavantajları olan Velid Canbulat, iç savaşın sürdüğü bir ortamda kısa sürede bu eksikliklerini giderip Canbulat Ailesinin lideri olarak babasının bıraktığı mirası ve onun politik anlayışını devam ettirmeye çalıştı. Fakat hiçbir zaman babasının sahip olduğu siyasi güce ve vizyona sahip olamadı.
Hariri Suikastı Sonrası Dürzî Siyaseti
Lübnanın siyasi yaşamında gerçekleşen belli olaylar ülkenin geleceği için önemli kırılma noktaları olabilmektedir. Siyasette mezhepsel bağlar üzerine kurulu yapı, ülkedeki demografik veya siyasi güç dengelerinin değiştiği dönemlerde (1970lerde Filistinli mültecilerin Lübnana yerleşmesi veya 2005 sonrası süreç gibi) mezhepsel grupların birbirlerini tehdit olarak görmeye başlamasına, tarihsel düşmanlıkların canlanmasına ve yeni ittifaklara yol açabilmektedir. Dış müdahalelerin de katkısıyla bu süreç çoğu zaman bölünmüş ve çatışmacı bir ortamı beraberinde getirmektedir.
14 Şubat 2005te gerçekleşen Refik Hariri suikastı, ülke tarihinde yeni bir siyasi konjonktürde yeni ittifak ve çatışmaları ortaya çıkardı. Böylesi durumlarda Lübnan siyasetindeki kutuplaşma sadece mezhepler arasında değil, aynı zamanda bir mezhebin üyeleri arasında parçalanmaya da yol açabilmektedir. Dürzî toplumu içindeki Canbulat- Aslan aileleri rekabeti, bu süreçte iki tarafın farklı bloklar içerisinde yer almasıyla somut hale geldi. Aslan Ailesinin lideri Talal Aslan, Hizbullahın liderliğindeki 8 Mart Koalisyonu içinde yer alırken Canbulatlar Sünni Saad Hariri liderliğindeki Suriye karşıtı 14 Mart Koalisyonunu destekledi.
İç Savaş yıllarında ve sonrasında Hafız Esad Suriyesiyle işbirliği yapan Dürzî lider Velid Canbulat, 2005 sonrası Suriye karşıtı Lübnanlıların sözcüsü gibi davranarak neredeyse her suikast ve şiddet olayının ardından Suriye yönetimine yönelik sert suçlamalarda bulundu. Canbulat, Batılı medya kurumlarına verdiği röportajlarda Beşşar Esadı Lübnandaki suikastlardan dolayı suçlayıp, onu Orta Doğudaki istikrarsızlıkların nedeni olarak gösterdi.(13) Hatta uzun yıllar sonra babası Kemal Canbulatın öldürülmesinin sorumlusu olarak Suriyenin adını andı. Aslında Canbulatların Suriye ile ilişkilerindeki soğumanın kökenleri, 1998 yılında Beşşar Esadın Lübnanla ilgili konularla ilgilenmeye başladığı döneme kadar götürülebilir. Hafız Esadın ölümü ve Beşşar Esadın iktidara gelmesiyle Velid Canbulat, yavaş yavaş Suriye politikalarına verdiği desteği azalttı ve küresel güç ABDye ve bölgesel düzeyde Suudi Arabistana yakın politik stratejiler geliştirdi. Ekim 2004te Lübnandaki siyasi suikastlar sürecinin başlangıcı sayılabilecek Dürzî lider Mervan Hamadeye yönelik suikast girişimi, Canbulatlar ile Suriye arasındaki gerilimi yükseltirken 14 Şubat 2005teki Refik Hariri suikastı sonrası ikili ilişkilerde uzun süre kapanması zor ayrılıklara yol açtı. Kimilerine göre Velid Canbulat, Suriyenin Lübnandaki işgalini ve etkinliğini bitirmek için bir fırsat yakalamış ve bunu değerlendirmişti, kimilerine göreyse fırsatçılık yapıp değişen konjonktürden en fazla kazancı elde etmeye çalışmıştır. Bunu yaparken de babasının miras olarak bıraktığı parti ve fikirleri bir kenara bırakıp Batılı emperyalist devletlerle ittifak halinde hareket etmişti.
Tabi geçen 4 yıllık zaman ve uluslararası güç dengelerindeki dönüşüm Velid Canbulatın 2009 yılının başından itibaren 14 Mart Koalisyonu ile arasına mesafe koymaya başlamasına yol açtı. Yeni bir uluslararası ve bölgesel konjoktür -ABD yönetimindeki değişim ve Suriye-Suudi Arabistan arasındaki diplomatik temasların yoğunlaşması- Canbulatı tekrar politik fikirlerini ve ittifaklarını gözden geçirmek zorunda bırakmış gibi görünmektedir.(14) Son parlamento seçimlerinde Hizbullah liderliğindeki 8 Mart Koalisyonu beklentilerin altında bir sonuç alıp, 14 Mart Koalisyonu 2005 parlamento seçimlerinde elde ettiği milletvekili sayısını korumasına rağmen Canbulatın 14 Mart Koalisyonundan uzaklaşma yönündeki eğilimi, hükümet kurma çalışmaları sırasında da devam etti. 2 Ağustosta gerçekleşen İlerici Sosyalist Partisinin kongresinde, 14 Martçılarla ittifakın bazı zorunluluklar sonucu gerçekleştiğini ve siyasi konjoktürdeki değişime uygun yeni stratejiler ve Suriye ile iyi ilişkiler geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Dürzî Siyasetinin Belirleyicileri
Dürzîlerin politik tavırlarını açıklamak da en fazla kullanılan kavram takiyyedir. Takiyye, bir toplumsal grubun aslında gerçek olmasa da- baskın bir dine veya güçlü politik gruplara taraf gibi görünmesidir. Dürzîlerin tarih boyunca kendi aralarında veya diğer komşu topluluklarla yaptıkları ittifakların ve mücadelelerin, Dürzi liderliğine konjonktür değişimlerine ayak uydurma konusunda önemli bir deneyim ve esneklik kazandırdığı, eğilim ve yönelimleri sezinleme yeteneği gelişen Dürzilerin şartlara göre anında müttefik değiştirebildikleri ve diplomatik manevralara girme becerisini gösterebildikleri iddia edilmiştir.(15) Bu bağlamda Velid Canbulatın siyasi fikirlerindeki son değişimin veya geçmişte diğer Dürzi liderlerin pragmatik davranışlarının takiyye kavramına uygun düştüğü görülmektedir.
Diğer yandan Kais Firro, Dürzîlerin siyasi davranışlarıyla onların inanç ve kültürü arasında bağlantı kurmaya gayret eden çalışmalarda genellikle Cebrail el-Halebînin Dürzî Dini Öğretisi (Talim el-Diyane el-Durziye) adlı el yazmasına atıfta bulunularak Dürzî siyasi ve toplumsal liderlerinin takiyyecilikle suçlandığına dikkat çeker. Oysa Hıristiyan Cebrail el-Halebînin el yazmasının tarafsız bir kaynak olarak değerlendirilemeyeceğini söylemeyen Firro, tek başına takiyyeyi Dürzîlerin politik tavrını açıklamakta da yeterli bulmaz. Firroya göre takiyyeye ek olarak Dürzîlerin yabancılara karşı tavırları, ruhların göçü (tekamül), dindaşlarını koruma (hıfz-el ihvan), kıyametten önce gelen eziyet ve deneyim (mihnet) ve dağlarda yerleşme geleneği ile belirlenmiştir. Günümüzde bile bu unsurlar Dürzîlerin politik tavırlarını etkilemeyi sürdürmektedir.(16)
Lübnanda siyasetin tarih boyunca bir dini-mezhepsel rekabetler ve çıkarlar dengesi üzerine inşa edilmiş olduğunu asla unutmamak gerekiyor. Eğer Velid Canbulatı veya diğer Dürzî liderleri takiyye ile suçlayacaksak Marunîlerin en güçlü liderlerinden biri olan Michel Aounun 2005 sonrası siyasal tavırlarında ve yaptığı ittifaklarda takiyyeciliğin izlerini aramak gerekmektedir. Aoun, 2005 seçimleri sonrası ülkenin en güçlü siyasi ve askeri örgütü olan Hizbullah ile işbirliğine girmeyi tercih etmişti. Bu örneğin de gösterdiği gibi Lübnanda takiyyecilik sadece Dürzîlere özgü bir durum değildir ve sadece politik çıkar ve ihtiyaçların karşılanmasına yönelik politik manevralar gerektiğinde belirginleşir. Lübnan siyasetinde çoğu zamanda takiyyecilik, pragmatizm ve oportünizm bir aradadır ve birbirinden ayrılamaz.
Velid Canbulatın siyasi tavır değişikliği, iki kutuplu Lübnan siyasetinde Dürzîleri daha tarafsız bir noktaya çekerek kendi siyasi güç yelpazesini genişletmek ve uluslararası konjonktürle uyumlu hale getirmek yönünde taktik bir manevra olarak da yorumlanabilir. Ayrıca Canbulat, Lübnanda Sünnilerle Şiiler arasında çıkabilecek (ki Mayıs 2008de provası yapıldı) silahlı bir iç çatışmanın tarafı olmak istemiyor olabilir. Dürzîlerin baskın etnik veya dini gruplar karşısında tarihsel var olma mücadelesi ve onları dağlarda yaşamaya mecbur eden siyasal ve toplumsal şartlar, Dürzî liderlerin siyasi mücadelelerde kendi toplumunun bekası (buna ailesel ve kişisel beka da eklenebilir) her şeyin önüne çıkarmasına yol açmaktadır. Yoksa takiyyecilikle suçlanan Dürzîlerin, 1860 Olaylarında Marunîlere karşı şiddetli saldırılar yapması veya 1925te Suriyede Fransız sömürgesine karşı en büyük isyanı çıkarmaları mümkün olmazdı.
Son olarak şunu unutmamak gerekiyor ki: Lübnanda siyaset çöldeki kum tepeleri gibidir, bu kum tepelerinin her rüzgârda yerleri değişir. Böylesi bir siyasi atmosferde rol oynayan aktörler de bireysel çıkarlarını ve bekalarını korumak için politik stratejilerini ve ittifaklarını sürekli değiştirme eğilimi içerisinde olmak zorundadır. Lübnandaki siyasal istikrarsızlıkların nedeni, Velid Canbulatın (veya başka bir siyasi liderin) siyasi tavırlarındaki değişme değil ülkedeki mevcut siyasal sistemin ve kültürün yarattığı toplumsal gruplar arası güvensizlik ve şüphe duygusudur. Parlamento seçimlerinin ardından Saad Haririnin yeni hükümeti kurmayı başaramaması ve İsrailin Lübnana tekrar bir saldırı düzenleyeceği söylentileri, ülkenin yakın geleceğinin ülke içindeki güvensizlik ve şüphelerden beslenen belirsizlikler ve çatışmaları tekrar arttıracağı aşikârdır. Bu süreçte Canbulatlar ve onların dışındaki güçlü ailelerin yeni staratejiler ve yeni ittifaklar kurması muhtemeldir.
Kaynakça
(1) Gary C. Gambill-Daniel Nassif, Walid Jumblatt, Middle East Intelligence Bulletin, C:3, Sayı:7, Mayıs 2001
(2) İrfan Acar, Lübnan Bunalımı ve Filistin Sorunu, TTK, 1989, s. 78
(3) Gambill- Nassif, Walid Jumblatt; Kemal Salibi, The Modern History of Lebanon, Caravan Books, 1993, s.27
(4) Salibi, The Modern History of Lebanon, s.109
(5) Gambill- Nassif, Walid Jumblatt
(6) Gambill- Nassif, Walid Jumblatt
(7) Kais Firro, A History of The Druzes, E.J. Brill, 1992, s. 359360
(8) William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Çev: Mehmet Harmancı, Agora Kitaplığı, 2008, s. 427
(9) Faik Bulut, Ortadoğunun Solan Renkleri, Berfin Yayınları, 2002, s. 143
(10) Kais Firro, Suriye, Lübnan ve İsraildeki Dürzîler, Der: Milton J. Esman, Itamar Rabinovich, Orta Doğuda Etnisite, Çoğulculuk ve Devlet, Çev: Zafer Avşar, Avesta Yayınları, 2004, s. 269
(11) Kafkasya asıllı olan Gervette, Velid Canbuladın ilk karısı ve oğlu Timurun annesidir. Velid Canbuladın ikinci karısı ise Suriye eski Savunma Bakanı Ahmet el-Sharabatinin kızı Noradır.
(12) Gambill- Nassif, Walid Jumblatt
(13) Bassel Oudat, Jumblatt's shifting alliances, Al-Ahram, 1319 Ağustos 2009
(14) Michael Young, The region imposes a Lebanese stalemate, NOW Lebanon, 25 Ağustos 2009
(15) Bulut, Ortadoğunun Solan Renkleri, s. 129
(16) Firro, Suriye, Lübnan ve İsraildeki Dürzîler, s. 258259