Çin kaynaklarında Tayvanın tarihine ilişkin bilgiler 3. yüzyıla kadar gitmesine rağmen, adanın resmi tarihi 1624te Hollanda tarafından sömürgeleştirilmesiyle başlamaktadır. 1683 yılından itibaren ise ada Çin İmparatorluğunun yönetimine girmiş ve Çinin bir parçası haline gelmiştir. 1895 yılındaki Japonya-Çin Savaşı sonunda Çinin yenilmesi ile Adanın hakimiyeti Japonyaya geçmiştir. Ancak İkinci Dünya Savaşında yenilen Japonya, Tayvanı Çine iade etmek zorunda kalmıştır. Bu dönemde Çinde iktidarda olan Milliyetçi Parti, 1949da gerçekleşen devrim ile iktidarı Komünist Partiye devretmek zorunda kalmıştır.
Komünist Partinin Çin Halk Cumhuriyetini ilan etmesiyle Tayvana geçen Milliyetçi Parti, adada 1912 yılında kurulmuş olan Çin Cumhuriyetinin devam ettiğini ilan etmiştir. Ancak Pekin Hükümeti, Tayvanı kendi yönetimi altındaki bir eyalet olarak görmeye ve o topraklar üzerinde hak iddiasında bulunmaya devam etmiştir.
Özetle, 1949 devrimiyle Çin anakarasında ve Tayvan adasında ortaya çıkan iki siyasal otoritenin varlığı ve izlediği politikalar günümüz Tayvan sorununun kökenini oluşturmaktadır.(1)
Bu tarihten sonra Tayvanın uluslararası ilişkilerdeki konumu, Soğuk Savaş dönemindeki güvenlik stratejileri çerçevesinde belirlenmiştir. Komünist tehdide karşı uygulamaya konan Truman Doktrini, coğrafi konumundan dolayı Tayvanın ön plana çıkmasında etken olmuştur. Dolayısıyla, başlangıçta Tayvanı tanımayan ABDnin, özellikle Kore Savaşından sonra Adayı desteklemesine yol açmıştır. Nitekim 1954 yılında ABD ve Çin Cumhuriyeti arasında bir savunma antlaşması (US-ROC Mutual Defense Treaty) imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, ABD, Tayvanın herhangi bir dış güç tarafından saldırıya maruz kalması durumunda, bu ülkenin güvenliğini sağlayacağını taahhüt etmiştir.(2)
Ancak Soğuk Savaş konjonktürünün değişmeye başlaması, Rusya-Çin ilişkilerinin bozulmaya başlaması ile Batı, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri düzeltmek için girişimlerde bulunma kararı almış, bunun sonucunda da 1971e kadar Çini temsil eden siyasal otorite olarak Tayvanı tanıyan BM, bu tarihte Çin Halk Cumhuriyetini tanımış ve Güvenlik Konseyi ve Genel Kuruldaki koltuk Tayvandan Çin Halk Cumhuriyetine geçmiştir.
Ayrıca yine bu dönemde ABD başkanı Nixon, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri düzeltme amaçlı politikalar uygulamaya koymuş ve 1970lerden bugüne kadar sürecek olan Tayvan politikasının temellerini atmıştır. Şubat 1972de ABD-Çin arasında imzalanan ilk resmi ortak bildiride (Joint Communique of the United States of America and the Peoples Republic of China. February 28, 1972) Tayvanın Çin için hassas bir mesele olduğu vurgulanmıştır. Bunun dışında 1979 ve 1982de de Tayvan ile ilgili resmi bildiriler yayınlanmıştır. Bu belgeler neticesinde ABD, Tayvanın Çinin bir parçası olduğu görüşünü desteklemeye başlamıştır. Ayrıca, 1979daki bildiriyle o zamana kadar Çin Cumhuriyetini tanıyan ABD, bu konudaki tavrını değiştirmiş ve Çin Halk Cumhuriyetini Çinin tamamını temsil eden meşru otorite olarak tanımıştır.(3)
Bununla birlikte ABD Kongresinin 1979da kabul ettiği The Taiwan Relations Act belgesi, ABDnin Tayvanı tanımama kararı almış olmasına rağmen bu yönetimle resmi olmayan ilişkiler kurmanın hukuki zeminini hazırlamıştır. Bu amaçla The American Institute in Taiwan adıyla bir kurum kurulmuştur. Bu adım, ABDnin Tayvanda bulunan siyasal otorite ile olan ilişkilerini de tamamen sonlandırmayarak adanın stratejik konumundan her zaman yararlanabilmesi için gerekli zemini oluşturmaktaydı. Ayrıca, 1978 yılında ABD, Tayvan ile 1950lerden beri var olan savunma antlaşmasını tek taraflı olarak sona erdirmesine rağmen adaya silah satışına devam etmiştir.
Daha sonraki yıllarda, ABD'nin Tayvan politikasının en belirgin özelliği Çin'in adayı ilhakını önlemek ve statükoyu korumak olmuştur. Jiernian Yang, Bush yönetiminin Tayvan politikasının, daha önceki dönem başkanlarınınkine benzediğini ifade etmiş ve ABD politikasının temel unsurlarını şöyle özetlemiştir: Tayvan'ı, Çin'in yükselip kendisiyle eşit olmasına mani olmak için kullanması(...)Tayvan'la Çin'in tam bütünleşmesini engellemesi. "Birleşme, bağımsızlık veya savaş" olmaksızın statükoyu bölünmüşlük üzerine devam ettirmesi(...)Tayvan'daki demokrasi rüzgarını kıta Çin'indeki siyasi ve toplumsal sistemi etkilemek için kullanması.(4)
1987de yapılan seçimlerdeki çok partili siyasal yapı Tayvanın demokratikleşme sürecine girmesine ve bağımsızlık yanlısı partilerin iktidara gelmesine yol açmıştır. 1990lardan itibaren itibaren Republic of China on Taiwan veya Chinese Taipei gibi isimleri kullanmaya başlanmış, Tayvanın Çin Halk Cumhuriyetinden ayrı ve bağımsız bir devlet olduğu tezi dış politikasının temeli haline gelmiştir.(5) Ancak bu durum tek Çin politikasını savunan Çin Halk Cumhuriyetinin büyük tepkisine yol açmıştır. 1995-1996 Tayvan Boğazı Krizi ise Tayvan ile Çini savaşın eşiğine getirmiştir. 1982deki antlaşmanın aksine bu tarihten sonra Tayvana silah satışını arttıran ABD, 1995 yılında Tayvan Cumhurbaşkanına vize sağlayarak ülkeye girişine izin vermiştir.(6) Gelişen olaylara Çinin tepkisi çok sert olmuş ve Tayvan Boğazının kendi yakasında kalan kısmına füzeler yerleştirerek Tayvanı askeri bir saldırı tehdidine maruz bırakmıştır.
Bununla birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti, Tayvan sorunun barışçıl yollarla bir çözüme kavuşturulmasını istediğini pek çok defa ifade etmiştir. 1960 yılında Mao Zedong, Tayvan'ın "anavatana" dönmesi halinde, dış politika haricindeki tüm konulardaki yetkinin (güvenlik, iktisadi yapı ve yöneticilerin atanması da dahil) Tayvan yönetimine bırakılabileceğini dile getirmiştir.(7) Tek Ülke-İki Sistem (One Country-Two Systems) formülünün temelini teşkil eden bu politika, 1980lerde dönemin Çin Halk Cumhuriyeti lideri Deng Xiaoping tarafından, Çin devletinin topraksal bütünlüğünün yeniden sağlanması için ileri sürülmüş, böylece Hong Kong, Macau ve Tayvan bölgelerinin 1990larda Çine yeniden katılmalarını amaçlanmıştır. Tek Ülke-İki Sistem formülüne göre, bu üç bölge kendi içlerinde çok geniş özyönetim haklarına sahip olarak kapitalist sistemi devam ettirecekler; ancak dış işlerinde Çinin özel bir bölgesi statüsüyle bu ülkeye bağlı olacaklardır. Yani, Çinde bulunan komünist sistem bu ülkelere uygulanmayacak; ancak bölgeler Çinin egemenliği altında kalacaklardır. Bu sistem 1997 ve 1999da Macau ve Hong Kong bölgelerine uygulanmış, Tayvan için de uygulanmak istenmişse de başarılı olunamamıştır. Bunun en önemli nedeni özellikle 1990arda Tayvanda yükselen bağımsızlık taleplerinin Çinin önerdiği formülle uyuşmamasıdır.
1996'daki krizde Doğu Asya'daki en önemli askeri müttefiklerinden biri olarak gördüğü Tayvan'ı, Çin tehdidine karşı Pasifik donanmasıyla koruyan ABDnin Tayvan politikası 11 Eylül 2001den itibaren değişmiştir. Küresel terörizme karşı işbirliği politikası nedeniyle Çin ile ilişkilerini iyi tutmak isteyen ABD, "Tek Çin" prensibini ve Adanın Çin'le barışçıl yollardan yeniden birleşmesini (peaceful unification) desteklediğini ifade etmiştir. ABDnin bu politika değişikliğindeki bir başka etken ise Rusyanın Tayvan sorununda Çinin yanında yer alması ve stratejik ortaklık siyaseti gütmesidir.
2003 yılının sonunda Tayvan Başkanı Chen Shui-Bianın Parlamentoya bağımsızlık referandumu yapma yetkisi tanıyan tasarıyı Parlamentoya sunmasıyla Tayvan-Çin ilişkileri yeniden gergin bir döneme girmiştir. Uluslararası platform, Chen Shui Bian'in parlamentoya getirdiği anayasa değişikliği ve referandum önerisini, Tayvan'daki "bağımsızlıkçı" rüzgarı arkasına almak istemesiyle ilişkilendirerek bunu kısa vadeli bir seçim yatırımı olarak görmüştür ve taraf olmaktan kaçınmıştır. Çinin Tayvanın bağımsızlığı konusundaki sert politikasının son örneklerinden biri de 14 Mart 2005te Çin Ulusal Halk Kongresi tarafından kabul edilen ve Tayvanın bağımsızlığına tamamen karşı çıkan Anti-secession Lawdır.
Günümüzde dış ilişkilerinde bağımsız politikalar izleyen Tayvan bazı Üçüncü Dünya ülkeleri (El Salvador, Dominik Cumhuriyeti, Kosta Rica, Paraguay ...) tarafından tanınmasına rağmen aralarında büyük devletlerinde bulunduğu uluslararası toplum tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmamaktadır. Tayvanı sadece Üçüncü Dünya ülkelerinin tanımasının sebebi, Tayvanın dolar diplomasisini kullanarak ekonomik yardım karşılığında bu ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasıdır. (8)
Öte yandan Çin ile Tayvan arasında ilişkiler, Çinin ekonomik olarak büyük atılım gerçekleştirmesi ve yükselen bir güç haline gelmesi ile yumuşama göstermiştir. 2003 senesinden bu yana Tayvanın ihracatında bir numaraya yükselen Kıta Çininin şimdiki kalkınmasını sürdürdüğü sürece uzun seneler Tayvanı besleyen en büyük ekonomik güç olmaya devam edeceği söylenebilir. İki taraf arasındaki ticaret hacminin 100 Milyar $ boyutunda olması da ticaretin boyutunun ne kadar büyük olduğunu daha net açıklamaktadır.(9)
Son olarak Obama yönetiminin Ocak 2010da Tayvana 6 milyar 400 milyon dolarlık silah satışına onay vermesi ABD-Çin ilişkilerinde yeni bir gerginliğe yol açmıştır. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jiang Jiang konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, ABD'nin Taiwan'a silah satışının Çin ile ABD arasında imzalanan 3 ortak bildiriye aykırı olduğuna ve Çin'in güvenliği ile Taiwan Boğazı bölgesindeki barış ve istikrar için tehdit oluşturduğuna ve bunun Çin'in içişlerine müdahale olduğuna dikkat çekmiştir.(10) Tayvandaki Amerikan Enstitüsü Başkanı Raymond Burghardt ise ABDnin Tayvanın statüsü hakkında yaptığı açıklamaların Çin ile imzalanan üç adet resmi ortak bildiride yer almakta olduğunu belirterek, Çinin; Tayvan Çinin bir parçasıdır. tutumunun farkına varıldığını (acknowledge), kesinlikle tanımak (recognize) veya kabul etmek (accept) gibi bir sonuç çıkarılamayacağına vurgu yapmıştır.(11)
Sonuç olarak Başkan Nixondan Başkan Obamaya kadar, ABD-Çin ilişkileri bağlamında, Tayvan meselesi her zaman gündeme gelmekle birlikte ikili ilişkileri zedeleyen bir unsur olmuş ve ABDnin soruna üçüncü bir aktör olarak müdahalesi çözümü daha da zorlaştırmıştır. Tek ülke- iki sistem politikası uzun vadeli entegrasyon stratejisi olarak uygun görünmekle birlikte henüz bu konuda uzlaşma sağlanamamıştır.
Notlar
1.K. DUMBAUG, « Taiwans Political Status: Historical Background and Ongoing Implications », CRS Report for Congress, 23 Şubat 2006, s. 1-3. Bkz. fpc.state.gov/documents/organization/64794.pdf (erişim 8 Şubat 2010)
2.M. COOK, « Taiwans Identity Challenge », SAIS Review, vol. XXV, no. 2, Yaz-Sonbahar 2005, s. 84-85
3.K. DUMBAUG, « Taiwan US Political Relations: New Strains and Changes », CRS Report for Congress, 10 Ekim 2006, s.1 Bkz. www.taiwansecurity.org/IS/2006/CRS-1006.pdf (erişim 8 Şubat 2010)
4.Jiemian YANG, Sino-US and Cross-Strait Relations under the Post-11 September Strategic Settings, Journal of Contemporary China, 11(33), 2002, s. 665
5.Çağlar DÖLEK, « Tayvan: Stratejik dengelerde tanınma arayan bir ada », USAK, 24 Şubat 2008
6.Ibid.
7.Bkz. ÇHC Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesi, www.fmprc.gov.cn
8.Çağlar DÖLEK, op. cit.
9.Uğur Rıfat KARLOVA, « Kıta Çin Tayvan İlişkileri ve Amerikan Çomağı », TURKSAM, 1 Şubat 2010
10.Çin Tayvana Silah Satacak ABDye Öfkeli, BBC, 1 Şubat 2010
11.Bkz. www.cna.com.tw/SearchNews/doDetail.aspx?id=200911240340 (erişim 9 Şubat 2010)
KAYNAKÇA
CHARNEY, J. I. and J. R.V Prescott, « Resolving Cross-Strait Relations between China and Taiwan », The American Journal of International Law, Vol. 94, No. 3, Haziran 2000
DÖLEK, Çağlar, « Tayvan: Stratejik dengelerde tanınma arayan bir ada », USAK, 24 Şubat 2008
DUMBAUG, K. « Taiwans Political Status: Historical Background and Ongoing Implications », CRS Report for Congress, 23 Şubat 2006, s. 1-3
DUMBAUG, K. « Taiwan US Political Relations: New Strains and Changes », CRS Report for Congress, 10 Ekim 2006
GUIHEUX, Gilles, « Taiwan, Les richesses dune nation », Vingtieme Siecle, No. 71, Mars 2001
KARLOVA, Uğur Rıfat, « Kıta Çin Tayvan İlişkileri ve Amerikan Çomağı », TURKSAM, 1 Şubat 2010
ÜNGÖR, Çağdaş, « Çinin Tek Ülke, İki Sistem Politikası : Tayvan, Hong Kong ve Macau », Stratejik Öngörü, No. 1, Mayıs 2004
VERMANDER, Benoit, « Le conflit Chine-Taiwan », Etudes, Tome 394, Mai 2001
YANG, Jiemian, Sino-US and Cross-Strait Relations under the Post-11 September Strategic Settings, Journal of Contemporary China, 11(33), 2002