Türkiye, coğrafi konumundan ötürü özellikle realist ve jeopolitik kuramlar çerçevesinde stratejik önemi sıklıkla vurgulanan devletlerden biridir. Küreselleşmenin de etkisiyle devletler arası bağımlılığın had safhalara ulaştığı günümüzde, Türkiyenin stratejik konumu nedeniyle küresel siyaseti doğrudan ilgilendiren yakın çevresindeki gelişmelerden bilhassa etkilendiğini ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Ülkeler arası ilişkilerin ve ihtilafların son derece yoğun bir şekilde yaşandığı 21. yüzyıl dünyasında, Türkiye bölgesinde aktif ve yapıcı bir aktör olarak yer almayı hedeflemektedir. Arap isyanlarının Orta Doğudaki güç dengelerini yeniden şekillendirdiği bir konjonktürde, Suriyede uzayan iç savaş ve son olarak Ukraynadaki gelişmeler uluslararası toplumun dikkatini Türkiyenin merkezinde bulunduğu bu bölgeye yoğunlaştırmaktadır. Bölgemizde yaşanan bu gelişmelere bağlı olarak Bilge Strateji Dergisinin Bahar 2014 sayısında yer alan makale ve yorumlar da daha çok Türkiyenin yakın çevresine odaklanmaktadır.
Bilge Stratejinin bu sayısında sizlere alanında uzman akademisyenlerden dört farklı konuda önemli yorumlar sunarken beş makaleyle de Türkiye, Arnavutluk, Bosna Hersek ve Almanyada yaşanan gelişmeleri ve İran-Kuzey Kore ilişkilerini incelemeye gayret ediyoruz. Ayrıca bu sayımızda Ufuk Tepebaşın Sahra altı Afrikayı incelediği, Hélène Carrère DEncausseın iki dünya arasında kaldığını savunduğu Rusyayı ele aldığı ve Andrew Abbottun sosyal bilimlere yeni bir bakış açısı getirdiği kitaplarını tahlil etmeye çalışıyoruz.
Dergimizin yorumlar kısmında uluslararası güvenlik çalışmaları ile tanınan Nurşin Ateşoğlu Güney, ABD-Güney Kore arasında geçtiğimiz yıl gözden geçirilen savunma antlaşmasını ele alıyor ve yeni savunma araçları ile birlikte bölgedeki ittifak ve ihtilafların nasıl okunması gerektiğine dair bir bakış açısı sunuyor. Türkiyedeki uluslararası ilişkiler tartışmalarına önemli katkılar sağlayan akademisyenlerden biri olan Tarık Oğuzlu ise, küresel ve bölgesel siyasetin son iki yılındaki önemli gelişmeler bağlamında, Türk dış politikasının üstesinden gelmeye çalıştığı süreci eleştirel bir yaklaşımla değerlendiriyor. Oğuzlu, tarihsel mirasıyla Türkiyenin; ne Doğu pahasına Batıyı ne de Batı pahasına Doğuyu seçme lüksüne sahip olmadığını vurguluyor. Rusyanın Orta Doğu ve Kafkasya bölgelerine yönelik takip ettiği dış politika üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Rus akademisyen Alexander Kornilov ve öğrencisi Alexandra Kononova ise Rusyanın dış politikasının biçimlenmesinde önemli bir rol oynamaya başlayan düşünce kuruluşu The Russian Institute of Strategic Studiesi derinlemesine inceliyor. Dergimizin son yorumu ise askeri konular ve bu konuların dış politikadaki etkileri alanındaki yetkinliği ile tanınan Serhat Güvenç tarafından kaleme alındı. Güvenç yorumunda Türkiyenin de ortağı olduğu F-35 projesini siyasi ve askeri boyutları ile değerlendiriyor.
Dergimize Arnavutlarda Osmanlı ve Türkiye algısını incelediği bir makale ile katkıda bulunan Hasip Saygılı, zıt uçlara savrulduğunu savunduğu Osmanlı ve Türkiye algılarını bölgedeki farklı sosyal sınıflara mensup kişiler nezdinde sunmaya çalışıyor. Saygılı, kapsamlı bir tarihsel çerçeve içinde Arnavutluk-Türkiye ilişkilerini aktardıktan sonra uluslararası görevler hasebiyle bölgede bizzat bulunduğu dönemlere ait gözlemlerden yola çıkarak Arnavutlardaki Osmanlı veTürkiye algısını irdeliyor.
Türkiye ile güçlü tarihi ve kültürel bağlara sahip olan bir başka ülke ise Bosna Hersek. Behlül Özkan, makalesinde savaşın üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen kırılganlığını koruyan Bosnada kalıcı barışın mümkün olup olmadığını sorguluyor. Özkan, ülkedeki gerginliğin etnik bölünme üzerinde yoğunlaştığını ve parçalı siyasi yapının Bosnada verimli bir ekonomik ve sosyal düzenin kurulmasının önündeki en büyük engel olduğunu vurguluyor. Sadi Bilgiç, Türkiye kamuoyu olarak hepimizi yakından ilgilendiren bir konuyu derinlemesine incelemeye gayret ediyor. Bilgiç, çalışmasında PKK/KCK terör örgütü ile taktik düzeyde, teröristle mücadeleye odaklı klasik model ile mücadelenin halkla birlikte çok boyutlu yürütülmesini öngören karma modeli karşılaştırıyor. Bu karşılaştırmadan hareketle Bilgiç, makalesini ilgi uyandıran taktik düzeyde bir mücadele modeli önerisi ile tamamlıyor.
Uluslararası toplum tarafından tecride maruz bırakılmalarına rağmen rejimlerini muhafaza eden ve nükleer programlarını devam ettiren iki ülke olan İran ve Kuzey Kore arasındaki işbirliği uluslararası ilişkiler literatüründe yeterince incelenmemiştir. Bekir Ünal, makalesinde İran-Kuzey Kore arasındaki işbirliğini savunma sanayi ve nükleer teknoloji boyutuyla ele alıyor. Ünal makalesinde Tahran'ın Piyonyan'la yakın ilişkileri, uluslararası yaptırımları aşmanın ve nükleer teknoloji transferinin bir yolu olarak gördüğü sonucuna ulaşıyor.
Selim Vatandaş Türkiyede bir süredir tartışılan, yazılı ve görsel medya organlarında sık sık dile getirilen fakat akademik çevrelerce yeterince üzerinde durulmayan bir konuya değiniyor. Vatandaş, kaleme aldığı makalede Avrupa ülkelerinin çocuk koruma önlemlerini Almanyadaki Gençlik Dairesinin (Jugendamt) problemli uygulamaları üzerinden incelemeye çalışıyor. Almanyada Gençlik Dairesi tarafından koruma altına alınan çocuk sayısının giderek artması ve özellikle göçmen ailelerden gelen şikâyetler bu kurumun işleyişi üzerine şüphelere neden olmaktadır. Vatandaşa göre koruma altına almakla görevli memurlar özellikle göçmen ailelere ilişkin kültürel farklılıkları göz ardı etmektedir. Bununla birlikte Jugendamtın işleyişine ilişkin hukuki yetersizlikler, görevlilerin geniş yetkileri, koruma önlemleri hakkında medyaya yansıyan endişe verici haberler makalenin odaklandığı temel noktaları oluşturuyor.
Tüm okurlarımızın bu sayımızda yer alan yorum, makale ve kitap değerlendirmelerinden istifade etmesi temennisiyle...
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI
BİLGESAM Başkanı
Bilge Strateji Dergisinin Bahar 2014 sayısına ulaşmak için tıklayınız.